Futbolda Siyaset
Futbolda siyaset var mı yok mu diye herkes zaten yeterince konuşuyordur, ben burada sadece gözden kaçanları yazmak istedim ve tüm yazacaklarım bu bağlamda olacaktır.
Futbolda siyaset başlığı atmamın en büyük sebebi futbolun büyük bir endüstri haline gelmesini konuşacağımız yerde futbolun içinde siyaseti konuşuyor olmamız bir başka deyişle bu konudaki yorumum meseleyi biraz tersinden okumak olduğu için bu başlık daha doğru olacaktır diye düşündüm.
Kralın takımı Başakşehir
Son yazıda kralın takımı Başakşehir tabirini neden kullandığımı da burada yazacağım. Aslında bu tabirin herkes tarafından kullanılmak istenen fakat söylediklerini dağınık biçimde anlatanların bir ifadesi olduğunu düşünüyorum.
Herkes Başakşehir’in kollandığını bir siyasi iradenin ürünü olduğunu ve bu yüzden başarılı olduğunu söylüyor ve bu konuda ortak nefret besliyor ama bana tuhaf gelen tüm bunların doğru olup olmadığı değil bu söylemin altındaki başka bir gerçek.
Geçen yazıda da yazdığım gibi herkesin mağdur ama herkesin en güçlü olduğu bir yerde yaşıyoruz.
Yüz seneden fazla bir süredir varlığını sürdüren kulüplerin taraftarları (bende bir Galatasaray taraftarıyım) sürekli olarak bir Başakşehir nefreti yaratmaya çalışıyor ve kendi başarısızlıklarını bunun ardına gizlemeye çalışıyor.
Bugün üç büyükler diye tabir edilen kulüplerin hepsi hem ekonomik hem tribün anlamında hem de futbol olarak çok kötü zamanlar geçiriyor.
Bence neyse ki Başakşehir var da bu durum bu sene biraz gözükmeye başladı yoksa her sene aralarında “en az başarısız” olanı şampiyon olunca tüm bunlar hasır altı ediliyordu.
Başakşehirin Tribünü Yokmuş!
Peki sizin tribünleriniz de barış ve huzur mu var? Gs-Fb derbisinde hayatını kaybeden bir yurttaşımız varken bile maçı devam ettiren siz değil misiniz? Yıllar önce Beşiktaş tribününde kendi taraftarını bıçaklayan Başakşehir taraftarı mı?
Fenerbahçe’nin otobüsünü kurşunlayan dış güçler mi? Bir Ahmet Çakar tabiriyle diyorum ki “ya bırakın bu işleri” (:
Başakşehir’in kollanmadığını yada ekonomik olarak destek almadığını iddia etmiyorum ama beni ilgilendiren bu değil.
Zaten çok uzun yıllardır ekonomik olarak kulüpleri yanlış yöneten ve kulüpleri borç batağına sürükleyen kulüp yönetimleri, tribünlerde bir savaşı izlermiş gibi rakip takım taraftarına tahammülü olmayan taraftarlar ve suçu hiç oynattığı futbolda aramayıp hakeme atan teknik adamlar, bütün bu yazıda beni ilgilendiren tarafın bu olduğunu söylemek istiyorum.
Çünkü tüm bu yanlışlar değişmedikçe yaptıkları yanlışları “bakın işte orada yanlış olan bir şeyler var” demeye devam ederek suçu hep başkasına atma hastalığı devam edecek.
Futbolda siyaset kavramını açıklayacak halim yok, gördüğünüz gibi sıradan bir yurttaş ve taraftar olarak konuşurken gözden kaçan belli şeyleri yazıyorum sadece, ayrıca bu meseleden biz siyasetten anlamayız diyerek kaçacak değiliz.
Sadece bu bizim işimiz değil bu konuda söz söyleyecek aynı zamanda siyasi bilgisi olan değerli insanlar vardır elbet ama başka bir platformda görebilirsiniz, biz bu sitede profesyonel yorumcu olarak değil bir futbol sever ve taraftar olarak yazıyoruz.
Son olarak ümit ederim ki taraftarlar artık diğer takım taraftarlarını düşman olarak görmekten vazgeçer, yöneticiler kulüpleri çiftlik gibi değil bir profesyonel ama aynı zamanda milyonlarca kişinin aidiyet duygusunu hissettiği gibi amatör bir ruhla yönetir.
Teknik adamlar, kendilerini Guardiola, Jurgen Klopp gibi vizyonel hocaları örnek alarak, kendilerini geliştiren futbolu daha zevkli bir hale getiren taktisyenlere dönüşür ve biz de o zaman ne futbolda siyaseti konuşuyor oluruz ne de futbola siyaset bulaşır bulaşsa da bir sonuca varamaz.
Yani önce kendimizi değiştirelim ki kimsenin bizi yontmaya cesareti olmasın. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle değerli Adam Eksik ailesi.